ÖMER FARUK ALTIN/ EGE'YE BAKIŞ - Geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren ve sağlıkçıların tepkisine neden olan Aile Hekimleri Sözleşme ve Yönetmeliği'nin yankıları sürüyor. Son olarak aile hekimleri, 2 - 6 Aralık tarihleri arasında iş bırakma kararı alarak yönetmeliği protesto etti.
İzmir İl Sağlık Müdürlüğü binası önünde bir araya gelen Hekimler Birliği, İzmir Aile Hekimleri Derneği, İzmir Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, eylemin son gününde ortak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından müdürlük binasının önüne siyah çelenk bıraktılar.
Eylemde açıklamalarda bulunan Hekim Birliği Sendikası İzmir Şube Başkanı Dr. Bahar Sarı Nergis, Sağlık Bakanlığı'nın uygulamalarının kamusal sağlık hizmetlerini zayıflatarak özel sektörü güçlendirdiğini ifade etti. Nergis, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“20 yıl içinde halkı özel sektöre taşımak için canla başla mücadele eden bakanlık ve bürokratları hastalarımızı müşteri olarak görmüş kâr odaklı bir sağlık sistemi için hastaları özel hastanelere başvurması için kışkırtmış, bilimsel olmayan uygulamalara göz yummuş, SGK’nin her gün daha da zarar etmesine sebep olmuştur.
Yıllardır hepimizin bildiği üzere üst solunum yolları enfeksiyonu olan hastaların bile üniversite hastanelerine yönlendirilerek gereksiz iş yüküyle hastaneler eğitim yuvası olmaktan çıkarılmış, temel görevlerinin dışına çıkılmasına sebep olunmuştur. Bu durum müşteri memnuniyeti ile rant ve oy kapısına özel kuruluşlar için de kâr kapısına değiştirilmiştir.
Şimdi halkımız çok daha net görüyor ki sağlıkta memnuniyeti sadece halkın en temel sağlık hakkına ulaşımını koruyabilirseniz mümkündür. Oysa yapılan her uygulama çıkarılan her yeni yönetmelik bu haktan halkımızı daha da uzaklaştırmakta sağlık emekçileriyle geçirilen süreyi daha da kısaltmaktadır. 35 dakikada bir muayene olmaz. Böyle sağlık hizmeti olmaz. Sağlıkta bölüşüm ile randevu krizini yaratan, sağlıkta hizmet şiddetini yaratan, hekim göçüne sebep olan Sağlık Bakanlığı kamu kurumlarını yetersiz hale getirerek özel hastanelere kaynak yaratmaya devam etmektedir."
“HEKİM İLE HASTA ARASINI AÇAMAZSINIZ”
Konuşmasının devamında sağlık sektöründeki yetersizliklere ve reçetelere yapılan müdahaleliyi eleştiren Nergis, “Yeterli nitelik ve nicelik de olmaması kamuda yeterli hekim ve ebe hemşire olmaması Sağlık Bakanlığı’nın politik bir tercihidir. Bugün tüm halkımız ve sağlık emekçileri bu tercihin sonucunu yaşamaktadırlar. Kendi yarattıkları krizi yeni yönetmelikler ile bizler üzerinden revize etmeye çalışmaktalar. Sağlık emekçilerine layık kanun Aile Sağlık Merkezleri yapın, kişi başı nüfusumuzu düşürün, yeterli aşı gönderin, aile planlaması için yeterli ilaç ve malzeme gönderin. 20 yılda yarattığınız kışkırtılmış sağlık talebini ve ilaç tüketimini aile hekimleri üzerinden kısıtlamasının hekimin reçetesine müdahale edemezsiniz. Hekim ile hasta arasını açamazsınız. Esas olan hasta yararlılıktır, bilimsel olarak gerekli olandır. Yazdığımız reçetelere müdahale ederek ilaç tasarrufu sağlamaya çalışmak bilim dışıdır sağlık için tehdittir, hekim onurunu zedelemek hekimi baskı altına almaktır, buna asla izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“HEKİMLİK YAPMAK İSTİYORUZ HESAP KİTAP DEĞİL”
Nergis'in ardından söz alan İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Muhteber Çolak ise Sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi konusuna ilişkin eleştirilerde bulundu.
Çolak, şöyle konuştu:
"Aile sağlığı merkezlerinde verilecek raporlar ücretli hale getiriyormuş. Katkı paylarının yetmedi, ilaçlardan alınan farklar yetmedi, özel hastaneler yetmedi ve şimdi de birinci basamak sağlık hizmetlerini ücretli hale getirmeye çalışıyorsunuz. Hastalarımızı da müşteri olmaya zorluyorsunuz. Bir yandan günden güne yoksullaşan halkımızdan bu paraları istemekten utanmıyor diğer yandan bizleri hastalar karşısında zor duruma sokuyorsunuz. Defalarca söyledik tekrar söylüyoruz bizler hekimlik yapmak istiyoruz hesap kitap değil. Halkın ücretsiz bir şekilde gidebileceği aile sağlığı merkezlerine dokunmayın. Arkasından hangi hizmetleri özelleştirebilirsiniz bir sonraki adımınız katkı payları mı? Biz diğer uygulamalara geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını aile sağlığı merkezinde ücretli olarak uygulamak olacakmış. Hacamat ve sülük uygulamalarını mesai sonrası yapabilecekmişiz. Bilimselliği kanıtlanmamış uygulamaları kalıbı kurumlarında önermenin veya uygulamanın sonuçlarından haberdar mısınız?"
“BİZLERE AŞI GÖNDERİN SÜLÜK DEĞİL”
Çolak, konuşmasını devamında, “Hekimlerin bile bu uygulamaları kamu kurumlarında yapması halkın kendi başına evlerinde köylerinde benzer uygulamaları daha çok denemesine sebep olmaz mı? Zorunlu tıp fakültesinde ilk öğretilen şey önce zarar verme ilkesidir. Aile sağlığı merkezlerinde ‘GETAT’ uygulamalarına izin vermek, halkı hacamat sülük gibi algı uygulamalara yönlendirmek, halkın sağlığını tehdit ederek, hekimlere olan güveni azaltır. Bu yıl uygulamaların toplumda normalleşmesi ve halk arasında da uygulanmaya başlanmasının risklerini görmüyor musunuz? Aile sağlığı merkezleri koruyucu sağlık hizmetleridir, hacamat sülük tedavi merkezi değildir bizlere aşı gönderin sülük değil” ifadelerini kullandı.
100 BİN HASTAYA 228 HEKİM DÜŞÜYOR
Hekimlerin üzerindeki iş yüküyle ilgili İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, “Hekimler ebeler hemşireler kendilerine başvuran hastalardan sorumludur, kendilerine başvurmayan hastalardan sağlık emekçileri sorumlu tutulup maaşlarından kesmek asla kabul edilemez." açıklamasında bulundu.
Yüksel, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
"Hastaları bilgilendirmek onların yararına olacak bilimselliği kanıtlanmış önerileri onlara sunmak bizlerin en temel görevidir. Ancak tedaviyi reddetmek veya sağlık kuruluşuna başvurmak hastaların sorumluluğundadır. Toplumun sağlık göstergelerini yükseltmek ancak onlara koruyucu sağlık hizmetleri sunumunu arttırarak olacaktır. Bebek ölümlerini ve anne ölümlerini azaltabilmenin yolu aşılamalardır. Sağlık hizmetlerinin kalitesini arttırmak, kişi başına yeterli sayıda hekim ve ebe sağlamak da bizlerin çalışma koşullarını düzeltmekle mümkündür. Sağlık Bakanlığı istatistiklerin yıllığına göre, 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 228’dir. Avrupa'da bu oran 402’dir. Sıralama da Kamboçya’nın bile gerisinde kalmışken sağlık emekçilerini, bilim dışı uygulamalarınızla hâlâ bu ülkeden göçe zorluyorsunuz. Türkiye'de hekim başına müracaatta dünyada dördüncü sıradayız ve birinciliğe doğru gitmekteyiz. Yine Sağlık Bakanlığı istatistikleri yıllığına göre, 100 bin kişiye düşen ebe hemşire sayısı 356 OECD ortalaması ise 1 milyon 2 bin 356’ya bin 2'dir. Yine bu ülkenin hekimleri sağlık emekçileri dünya standartlarından 3-4 kat daha fazla çalışmakta olmasına rağmen gelir seviyeleri her gün azaltılmaktadır. Sözde ikinci ve üçüncü basamağın iş yükünü azaltmak için önümüze kronik hastalık takibi adı altında HYP denen bir veri tabanına hastaların sağlık bedenini girmemiz için bizi zorluyorsunuz. Bu verileri yeterince girmezsek sözleşmelerinizi yenileyecek misiniz? İş güvencemiz elimizden alınabilecekmiş. Veri girişinin hastalar için hiçbir faydasının olmadığını biliyoruz. Aile sağlığı merkezinde zaten laboratuvar hizmetleri bekliyorduk hastalık takipleri olabildiğince yapılmakta ve gerekli görülen hastalar ikinci basamağa yönlendirilmektedir. Veri tabanına girince bu hizmetlerin nasıl düzelecek bir iyi muayene işlem ve aşı hizmeti veren aile hekimliğini anlamsız uygulamalar ile tehdit etmek ne hasta yararıdır ne de hekim ve ebe yararınadır. Bu da dayatmayı kabul etmiyoruz."
“ŞİDDETİ ÖNLEYECEK TEDBİRLER ALINMALI”
Hekimlerin uğradığı şiddetle ilgili yapıcı etkin ve caydırıcı tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Ses Şube Bir Nolu Eş Başkanı Olcay Tekin, şöyle konuştu:
“Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerini fiziki ve tıbbi donanımı ve aile sağlığı merkezleri kamu tarafından sağlanmalı ve halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmesi için olanak sağlanmalıdır. Koruyucu tavır hizmetlerinin önceliği ve ekip anlayışına gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar aile sağlığı merkezleri sayısı hekim başına 2 bin nüfusu aşmayacak şekilde artırılmalıdır. Aile hekimliğinde güvencesiz ve kadrosuz istihdam kabul etmiyoruz. Aile Sağlık Merkezi’nin nüfus yapısına göre yeterli hemşire, ebe, teknisyen, güvenlik görevli indirimini aşılamalı ve diğer koruyucu hekimlik uygulamalarını desteklemelidir. Hemşirelerin maaşı ve teşvik ödeme kriterleri mesleki sorumlulukların dışında kriterden oluşmakta iken aile sağlığı merkezinde çalışan ebeye ödenecek ücret aynı hekimin çalışma kriterleriyle değil kendi mesleki konulara göre düzenlemelidir. Aile sağlık çalışanları kanun değişikliği gereken tedavi tavan ücreti kat sayısı artırılmalıdır. Şiddeti artıracak düzenlemeler değil şiddetin önlenmesini sağlayacak etkin ve caydırıcı tedbirler alınmalı, etkili kitle yasası çıkarılmalı ve sağlık çalışanlarının can güvenliği sağlanmalıdır. 2-6 Aralık 2024 tarihleri arasında aile sağlığı merkezleri çalışanlar olarak üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakmak bu hakkı taleplerimiz gerçekleşene kadar çeşitli eylem ve etkinliklerle halkımızın sağlığını ve hakkımız için sağlık otellerini harekete geçmeye zorlamaya devam edeceğiz. Sonuç alana kadar vazgeçmeyeceğiz. Tüm kamuoyuna bildiririz. Bunu buradan sağlık bakanlığını bir kez daha uyarıyoruz. Bilimsel olmayan uygulamadan bir an önce vazgeçin. Birinci basamağı özelleştirmeyin. Hastayla hekim arasına para sokmayın. Emeğimize geleceğimize dokunmayın.”
TEŞEKKÜR KONUŞMASI
En son söz alan İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt tüm katılımcılara teşekkürlerini ileterek mücadeleye devam edeceklerini açıkladı.
Prof. Dr. Özyurt’un konuşması şu şekilde:
"Çok değerli meslektaşlarım, aile hekimliği hemşireleri, ebeleri hepinizi saygıyla selamlıyorum. 5 gündür müthiş bir iş yapıyorsunuz buna rağmen hala aynı şevkle görmek inanın bizleri umutlandırıyor ve bu eziyet yönetmeliği çıkacak söylentileri çıktığından bu yana Türk Tabipler Birliği, İzmir Tabip Odası ve diğer dernekler sağlıkla ilgili sendikalar aile hekimliği çalışanları, hekimler, ebeler, hemşireler hepsinin yanındayız yanında olmaya devam edeceğiz. Bu beşinci günün sonunda neler kazanacağız göreceğiz. Ama umudum isteğim bu eziyet yönetmeliğini tarihin en kirli sayfaları arasına süpürüp atmak inşallah bunu başaracağız hepinize teşekkür ediyorum."
Ayrıca konuşmaların ardından İzmir İl Sağlık Binası önüne siyah çelenk bırakıldı.