İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara’da düzenlenen basın toplantısında gazete, televizyon ve ajansların temsilcileriyle bir araya geldi.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Sertaç Eş’in haberine göre, “Yenidoğan çetesi” ile bebeklerin öldürülmesine değinen İmamoğlu, “Gasp, cinayet, tecavüz suçluları salıverilip aynı suçları tekrar işlerken ‘Nerede bu devlet’ demek istiyorum. Hâkimi, savcısı, polisi belgesellere konu olan kötü koşulları ve görüntüleri, bazen rezillikleri yıllarca yaparken ‘Nerede bu devlet?’ Bakanken kendi bakanlığına mal satacak kadar fütursuzlaşanlar, mafyalar, bahis çeteleri, uyuşturucu çeteleri, gösteriş budalaları utanç verici işlerini rahatça sergilerken ‘Nerede bu devlet’ diye sormak istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘AĞIR ÇÜRÜME’
Türkiye’de ağır bir çürüme ile çöküşün yaşandığına dikkat çeken İmamoğlu, “Nereye el atsanız elinizde kalıyor. Sağlık sistemi, eğitim, vergi adaleti, hukuk ve hürriyet... İşte biz, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, legal hayatlarımızı hayatın her alanındaki illegal yapılara teslim etmemek, bu konuda güçlü bir toplum var etmek zorundayız. Bu mücadelede koruyucu güç, sağlıklı bir devlet yapısıdır. Milletin ‘artık yeter’ dediğini her yerde yaşıyoruz. Bu böyle gidemez. Bir avuç imtiyazlı dışında kimsenin kendini güvende hissetmediği bir ülkede Cumhuriyeti kimsesizlerin kimsesi, herkesin güvencesi kılmak zorunluluğumuz vardır. Bu düzeni değiştirmek tüm yurttaşlara vazifedir” diye konuştu.
İmamoğlu, terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen’in ölümüne ilişkin sorulan soruya ise şu yanıtı verdi:
“Türkiye’nin bir dönemine kara bir leke olarak işlenen örgütsel yapının başındaki insanı vefatından sonra Allah’a havale ediyorum, başka bir önemi yok benim için. Başka örgütlerin, başka oluşumların üreme ve türeme kapasitesi vardır bu ülkede. Hâlâ ülkenin kurumlarına sızan, güzel dinimizi ve inancımızı alet ederek mekanizmalar oluşturan yapılar vardır. Bunların karşısında hala susanlar var. Buna susanlar, buna imtiyaz gösteren anlayış, Türkiye’nin niçin hâlâ o uçurumun kenarında gezdirilmesine fırsat veriyor? Bu kadar rezil 30-40 yıllık bir süreçten sonra hâlâ bu tür kurum ve kuruluşlara yaslanmayı, onlara iyi gözükmeyi, onlara hizmet etmeyi neredeyse manevi bir hizmet gibi göstermeyi bırakmayacaklar mı? Bırak cemaati, insanını, çocuğunu, bebeğini koru.”
‘FIRSATÇI BİR İNSAN DEĞİLİM’
İmamoğlu, “ahmak davasına” ilişkin konuşmasında ise kimseye “ahmak” demediğini, kendisine söylenen sözü iade ettiğini belirtti. İmamoğlu, “Ciddi bir yargısal tacize uğradığımı düşünüyorum. 2019 yılından beri bu konunun gündemde tutulması, yaşandığı ortamdan yaklaşık bir buçuk yıl sonra yargıya sevk edilmesi komik bir durum. Bazen yurt dışında soranlar oluyor, utanıyorum ve anlatamıyorum” diye konuştu.
İktidar tarafında yer alan kimseden bu duruma karşı bir açıklama bulunmadığına dikkat çeken İmamoğlu, “Ama ben yargıçlara güvenmek istiyorum. İstinafın da bu işi artık sonlandırarak gündemden çıkarmasını istiyorum” dedi.
İmamoğlu, İstinaf Mahkemesindeki davadan ceza almamak için CHP genel başkanlığına aday olabileceğine yönelik iddialara ilişkin soruya “Ben öyle bir fırsatçı insan değilim. Böyle bir gündemin bir parçası olmam. Partimin genel başkanı var. Ben görevimin başındayım, İstanbul’a hizmet ediyorum. Böyle bir gündemim yok. Bir ülkede yargının işlemesi için böyle bir bahanenin konuşulmasını bile çok garipsiyorum açıkçası” yanıtını verdi.
‘KABOĞLU KÖTÜ BİR BAŞLANGIÇ YAPTI’
İmamoğlu, İstanbul Barosu’na başkan olarak seçilen eski CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun anayasanın ilk dört maddesine “olumlu anlamda dokunulabileceği” açıklamalarını da değerlendirdi. İmamoğlu, “anayasanın ilk dört maddesi gayet olumlu, güçlü bir biçimde tariflenmiştir. Türkiye’mizde mevzu edilecek bir pozisyonu yoktur. Bu çok net. Bu bağlamda yapılan açıklamayı çok talihsiz bir başlangıç açıklaması olarak görüyorum. Bugünden ürettiği polemiğin hem anlayışına hem kapsadığı baronun anlayışına ters olduğunu düşünüyorum. Yargıyla, idareyle, hukukla ilgili konularda kişisel fikrini açıklayabilir, özgürlüğü vardır. Ama artık kişisel fikrini açıklamaktan ziyade baronun bakışını temsil eden açıklamaları yapmasını öneriyorum. Üzüldüm kendi adına...” ifadelerini kullandı.