Minik bedenlerinde kocaman acılar taşıyan çocuklarımız, ülkemizin en derin yaralarından biri olan çocuk istismarı ve ihmalinin kurbanı. Bu sorun yalnızca bireyleri değil, toplumun geleceğini de tehdit ediyor. Çocuklar, sevgi ve sağlıklı bir aile yapısından mahrum büyürken, hayatları karanlık bir girdaba sürükleniyor. Aile yapısındaki bozulma ise bu karanlığın temel sebeplerinden biri. Dini nikâhla meşrulaştırılan çok eşlilik, kuma gelenekleri ve aile içi aldatmalar gibi çağ dışı uygulamalar, toplumun köklerine kadar işlemiş durumda.
Toplumun Temel Taşı Çatırdıyor...
Herkesin küçümsediği televizyon programları, aslında toplumun ne kadar derin bir ahlaksızlıkla mücadele ettiğini gözler önüne seriyor. Esra Erol, Müge Anlı gibi programlar her gün, toplumun çürüyen yanlarını açıkça ortaya koyuyor. Bu programlar sadece bir televizyon şovu değil, her birimiz için acı bir gerçek. Her beş konuktan üçünde ya bir kuma var ya da bir kadın, kocasının kuma getirme baskısına maruz kalıyor. İnsanlar, internet üzerinden tanıştıkları yabancılara kaçarken, geride üç-beş çocuğunu bırakıyor. Boşanmak yerine sevgilisiyle iş birliği yapıp eşini öldürenler ve yasak ilişkileri gördüğü için susturulan çocuklar, bu programların sürekli işlediği konular arasında.
Bu, yalnızca bireysel bir dram değil; ülkenin temel yapısının sarsıldığının bir işareti. Eğer bu ahlaksız zihniyeti durdurmazsak, çocuklarımızın geleceğini tamamen karartmış olacağız. Hayat sadece kendi küçük çevremizden ibaret değil. O programlarda duyduğumuz her skandal, aslında toplumu oluşturan çoğunluğun sesidir.
Narin’in, Leyla’nın ve Müslüme’nin Acı Çığlıkları
Ne yazık ki, Narin kızımızın yaşadığı trajedi, bu ahlaksızlığın en acı örneklerinden biri. Güvenmesi gereken aile evi, hatta köyünde, en sevdiklerinden gördüğü şiddetle hayata gözlerini yumdu. Leyla da ailesinin ihmali ve toplumun çürümüş yapısının kurbanı oldu. Yörük kızı Müslüme'nin cansız bedeni bulunduğunda, babasının dedesi olduğu ortaya çıktı ve bu durum toplumda derin bir yara açtı. İhmal, istismar ve çaresizlik, bu çocukların hayatlarına mal oldu.
Bu olaylar, bozulmuş aile yapısının ve çağ dışı geleneklerin, çocukların hayatlarını nasıl kararttığını açıkça gösteriyor. Bizler, bu acılara sessiz kalamayız. Eğer çocuklarımızı koruyacak bir sistem inşa etmezsek, toplumun geleceğini kaybederiz. Kuma geleneği, çok eşlilik ve aldatmanın normalleştirilmesi gibi uygulamaların artması hem çocukların psikolojik gelişimini baltalıyor hem de ülkemizin geleceğine büyük bir tehdit oluşturuyor.
Sorgulamanın Zamanı Geldi
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Çok eşlilik, kumalık, internetten tanışıp yuvasını yıkan ebeveynler… Bu bozuk düzene nasıl boyun eğdik? Toplum olarak nereye gidiyoruz? Gerçek şu ki, ahlaksızlık yalnızca bireysel bir sorun değil; ülkemizin temel yapısını tehdit eden bir kriz haline gelmiş durumda. Bu çağa ait olmayan uygulamalar, toplumun ilerlemesini engelliyor ve çocukların geleceğini karartıyor.
Çocuklarımız, sağlıklı ve sevgi dolu bir ailede büyüme hakkına sahipken, toplumun dayattığı kalıplar onları sıkışıp kalmaya zorluyor. Sevgiye aç, ilgiye muhtaç bu çocuklar, büyüdüklerinde kendi travmalarını toplumun üzerine yayacak potansiyel bireyler haline geliyor. Bir ailede sevgi, saygı ve sadakat kalmamışsa, o toplumun geleceğinden nasıl umut beklenebilir?
Çocuklar İçin Umut Olalım
Bu karanlık döngüyü kırmanın zamanı geldi. Bizler, gelenekleri sorgulamalı ve çağ dışı uygulamaları reddetmeliyiz. Her çocuğun sevgiyle büyüdüğü, değer gördüğü bir toplum inşa etmeliyiz. Aileler, birbirine güven ve sadakatle bağlı olmalı ki, çocuklar da güvenli bir geleceğe adım atabilsin.
Son olarak, çocukların değeri üzerine iki anlamlı sözü hatırlayalım:
Hz. Muhammed’in şu sözü; "Çocuklarınıza değer verin ve onlara güzel terbiye verin."
Jean-Jacques Rousseau’nun ifadesi ise derin anlam taşır: "Çocuk masumiyetin aynasıdır; ona neyi verirseniz, geleceği de onunla şekillenir."
Unutmayalım ki, çocuklarımızın geleceği hepimizin ortak sorumluluğudur. Onlara sağlıklı, sevgi dolu bir gelecek sunmak elimizde.
Çocukların ve hayvanların, yani masumiyetin güvenle yaşayabildiği bir dünya dileğiyle…
Sevgiler,
SEA