Cumhuriyet Gazetesi’nden Fahrettin Öztürk’ün haberine göre, İstanbul'da, SGK'dan daha fazla para almak için yeni doğan bebekleri, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasında bugün sekizinci güne girildi. Geride kalan yedi günde 22 tutuklu sanık ile 7 tutuksuz sanık olmak üzere toplam 29 sanık savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 22 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklar ve tarafların avukatları katıldı.
10.15: "HASTANE ZARAR GÖRMESİN DİYE ÖYLE DEDİM"
Tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım, 12 yıldır yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olduğunu, 2023 başında Beylikdüzü Medilife'ta çalıştığını, öncesinde kısa bir süre Bağcılar Şafak ve Reyap'ta çalıştığını, son çalıştığı hastanede sorumlu hemşire olduğunu ve bu olaylardan sonra işten çıkarıldığını söyledi. Sanık Kırım'ın, denetimler hakkında geçen tape kaydında kullandığı, "Her türlü usulsüzlüğü çıkardılar, çomak soktular puanımıza" sözleri soruldu. Kırım, "Kurumsal bir hastane olduğu için hastane zarar görmesin diye öyle demişim. O denetim tutanağında görüleceği üzere hastaların epikrizleri uyumlu değildi. O anki süre zarfında sekreter izinde olduğu için en son basamağı ile o anki basamağı uyumlu değildi" diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı, 'puanımıza çomak soktular' ifadesinin ne anlama geldiğini tekrar sordu. Kırım, "Ben diğerlerinden daha tecrübeli bir hemşireyim, daha önce böyle bir denetim görmemiştim, o yüzden bana fazla detaylı geldi" şeklinde cevap verdi.
"FIRAT SARI İLE KAVGA EDEREK AYRILDIM"
Medisense şirketinden hesabına gelen paralar sorulan Kırım, "Mesai ödemesi olarak alıyordum. Mesaim 5'te bitiyorsa ben 10'da çıkıyordum, otobüse binemediğimde taksiye biniyordum bu paralar bunun ödemesi" dedi. Kırım, "Fırat Sarı ile kavga ederek istifa ettim zaten. Doktorluğu ya da insanlığıyla ingili bir şey diyemem, hasta konularında anlaşamıyorduk" de
11.00: "KAMUYU DOLANDIRMAM HAYATIN DOĞAL AKIŞINA UYGUN DEĞİL"
Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nin Başhekimi olan tutuksuz sanık Dr. Ahmet Atilla Yılmaz, "Emekli olduktan sonra Beylikdüzü Medilife Hastanesi'ne geçtim. Suçlamaları elbette kabul etmem mümkün değil. 25 yıllık birikimimle, kamudan emekli maaşı alan biri olarak kamuyu dolandırmam hayatın olağan akışına aykırıdır bana göre. Başhekimliğin bakanlığa elbette sorumluluğu vardır ama daha çok hastalar üzerinde vicdani sorumluluğu vardır. Buradaki doktor arkadaşlarımız doktor bulmanın ne kadar güç olduğunu biliyor. Artık sizin de bunu anladığınızı düşünüyorum. Yenidoğanda çalışmak kolay değildir. Biz de bilgisine güvendiğimiz birinin yenidoğana danışmanlık yapmasını istedik, her an ulaşılabilir biri olmasını istedik. Görüşmeyi her ne kadar ben yapmamış olsam da ben yapsaydım bu hususlar benim için de önemli olurdu" diye konuştu.
"HASTANELERİN KAPANMASIYLA 7 BİN KİŞİ İŞSİZ KALDI"
"Bizim hastanemiz kapandı. Bizim 675 çalışanımız vardı. Kapanan diğer hastanelerle birlikte toplam 7 bin kişi işsiz kaldı" diyen Yılmaz, "Başhekimlik bir tanımdır. Bakanlık bizi mesul müdür olarak kabul eder" dedi. Mahkeme başkanı, Yılmaz'a, Medisense şirketini ve bu şirket tarafından çalışanlara yapılan ödemeleri sordu. Yılmaz, "Resmi bir anlaşmamızın olmadığını biliyorum. Burada duydum, ödemeler gelmiş ama bu kesinlikle başhekimlik ve yönetim dışında olduğunu düşünüyorum. Mesai ücretleri mutlaka hastanemizde ödenir" dedi.
"TÜM SANIK AVUKATLARINA TEŞEKKÜR EDERİM"
Sanık Ahmet Atilla Yılmaz, "Biz bu süreçte avukat bulmakta çok zorlandık. Ben huzurda bütün sanık avukatlarına çok teşekkür ederim. Bu davanın isminden dolayı bir çok avukat davayı almak istemi. Ben 25 yıllık doktorum. Bu zamana kadar hiçbir zaman hasta AIDS diye ona bakmaktan çekinmedim. Tüm avukatlara teşekkür ederim" dedi.
"NASIL HASTANE YÖNETİYORSUNUZ SİZ?"
Sanıklara sorduğu sorulara sık sık 'bilmiyorum' cevabını alan mahkeme başkanı, sinirlenerek, "Kimse bilmiyor, doktora soruyoruz o da dünyadan bihaber. Hemşire bilmiyor, 'doktora sorun' diyor, doktora soruyoruz o da bilmiyor, 'Başhekime sorun' diyor. Herkes dünyadan bihaber. Nasıl hastane yönetiyorsunuz siz?" diyerek tepki gösterdi.
14.28: "BU OLAYI ORTAYA ÇIKARAN SAVCIMDAN ALLAH RAZI OLSUN"
Tutuksuz sanık Dr. Şeyhmus Çelik, mahkemedeki savunmasında, "38 yıllık hekimim. Bu olayın ortaya çıkması için takip yapan savcımdan ve emniyetten allah razı olsun. En son Birinci Hastanesinde çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri'ye hasta yakınından para aldığını söylemiştir. Hakan Doğukan, Fırat Sarı tarafından işe alındığından beri işe zamanında gelmedi, sorumsuz davranmıştır. Hakan Doğukan yine başka bir tapesinde benim için, 'Şeyhmus'u sevmiyorum o da beni sevmiyor' demiştir. Başka bir tapede yine benim için, 'Şeyhmus'un doktorluğunu bitireceğim' demiştir. Hakan Doğukan, Fırat Sarı ile konuşurken, Fırat kendisine, 'Şeyhmus gidecek zaten' demiştir. Yine Hakan Doğukan ile Hasan Basri kendilerini doktor Şeyhmus olarak tanıtmışlardır. Fırat Sarı bana hiçbir zaman düzenli bir ödeme yapmamıştır, maaşımı hastaneden almaktayım. Hakan Doğukan haber vermeden işine gelmeyen, bazen geç gelen biridir. Ne hasta yakınlarından ne de çalıştığım hastaneden kendim için bir çıkar sağlamış değilim. Hasan Basri, Birinci hastanesine gelen bir hastayı benmişim gibi arayıp para istemiş" diye konuştu.
Hakkındaki suçlamalara cevap veren sanık Şeyhmus Çelik, "Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, hiçbir örgüte üye olmadım. Ben mesai saatlerine uyan bir hekimim. Her sabah yoğun bakım servisine gider, vizit yaparım. Bilgisayar klavyem iyi olmadığı için, el bilek yönünden geçirdiğim ameliyat nedeniyle, epikrizleri sorumlu hemşirem hazırlar, ben de inceler öyle gönderirim. Çalıştığım hiçbir hastanede gerçeğe aykırı belge düzenlemedim" dedi.
"BUNLARDA VİCDAN YOKMUŞ MAALESEF"
Sanık Şeyhmus Çelik, "Güney Hastanesi, başka bir doktorla anlaştıklarını söyleyerek istifa etmemi istediler. İstifamı verdim. Kaya bebek ertesi gün ex oldu. Bebek zaten 500 gram kötü bir bebekti. Kaya bebeğin ne gelişini, ne takibini ne de ex oluşunu bilmem" dedi. Serdarova bebeğin, mesai saati dışında Gıyasettin Mert Özdemir tarafından getirildiğini söyleyen Çelik, "Hastanede çocuk kardiyolojisi olmadığını bilmedikleri halde hastaneye getirmişler. Çocuğun sigortası yoktu. Ailenin parası da yok. Ameliyat edilecek ama para yok. Ama duyuyoruz ki Hasan Basri Gök ve Doğukan Taşçı aileden para almış. Bunlarda vicdan yokmuş maalesef. Ailenin parası olmadığı için ameliyat için 112'ye verdik. Ancak hiçbir yerden dönüş gelmedi. Aile de alıp götüremiyor. Zaten çocuğun sürekli damardan ilaç alması gerekecek. Bu ilacı vermekle sorumlu olanlar hemşirelerdir. Bu hemşirelere soralım bu ilacı kim kesti neden kesti" diye konuştu.